Üzre mi Üzere mi? Bilimsel Bir Merakla Dilin Evrimini Anlamak
Dil, insanlığın en güçlü düşünme ve iletişim aracıdır. Kelimeler aracılığıyla dünyayı anlamlandırır, düşüncelerimizi şekillendirir ve geleceği inşa ederiz. Ancak dilin kendisi de zamanla değişir, dönüşür ve evrilir. Türkçede sıkça karıştırılan “üzre” ve “üzerine” gibi kelimeler de bu evrimin küçük ama anlamlı örneklerindendir. Bugün “üzre mi” yoksa “üzerine mi” sorusuna sadece bir dil bilgisi meselesi olarak değil, insan zihninin anlam arayışını anlatan bilimsel bir hikâye olarak bakacağız.
Doğru Yazım: “Üzere” Doğrusudur
Öncelikle sorunun en net cevabını verelim: Doğru kullanım “üzerine” değil, “üzeredir” ifadesinin kökeninden gelen “üzere”dir. Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre, “üzre” eski Türkçede kullanılan bir biçimdir ve günümüzde yerini tamamen “üzere” biçimine bırakmıştır. Yani modern Türkçede “üzre” kullanımı arkaik kabul edilir ve standart yazım kurallarında yer almaz.
✔️ Doğru: Üzere
❌ Yanlış: Üzre (güncel dilde artık kullanılmaz)
Bu kelime, bir amaç veya niyet belirtmek için kullanılır:
“Başarıya ulaşmak üzere yola çıktı.”
“Yeni bir proje geliştirmek üzere ekip kuruldu.”
Ancak bu kadar basit bir yazım kuralı, aslında dilin nasıl değiştiğini ve insan zihninin kavramlarla kurduğu ilişkiyi anlamak için güçlü bir ipucudur.
Dilin Evrimi: “Üzre”den “Üzere”ye
Dilbilim açısından bakıldığında “üzre”nin kökeni Eski Türkçeye kadar uzanır. Divan edebiyatında, Osmanlı belgelerinde ve klasik metinlerde “üzre” kelimesi yaygın olarak kullanılmıştır. Bu kullanım, Arapça ve Farsçadan etkilenmiş eski yazı dilinin bir yansımasıdır. Ancak Cumhuriyet döneminden itibaren Türkçenin sadeleştirilmesiyle birlikte daha kolay telaffuz edilen “üzere” biçimi tercih edilmeye başlanmıştır.
Bu dönüşüm, dilin canlı ve dinamik doğasını gösterir. İnsanlar iletişim kurarken daha kolay, daha akıcı ve anlaşılır biçimlere yönelir. Zamanla bu tercih, dilin genel yapısını değiştirir. Bu, sadece Türkçeye özgü bir durum değildir; İngilizcede “thou” gibi eski zamirlerin ortadan kalkması ya da Fransızcada eski fiil çekimlerinin terk edilmesi gibi örnekler de dilin evriminin evrensel olduğunu kanıtlar.
Beyin ve Dil: Neden Daha Kolay Olanı Seçeriz?
Nörobilimsel araştırmalar, insan beyninin dilde ekonomi ilkesine göre hareket ettiğini göstermektedir. Beyin, anlamı en az çaba ile aktaran ve en kolay anlaşılır biçimleri tercih eder. Bu nedenle zamanla zor telaffuz edilen, karmaşık veya gereksiz ekler yerini daha basit yapılara bırakır.
“Üzre” ve “üzere” örneğinde de aynı süreç yaşanmıştır. “Üzere”nin ses dizilimi daha kolaydır, akışkan konuşma içinde daha rahat yer bulur. Bu yüzden toplumsal dil kullanımı bu biçimi benimsemiş ve nihayetinde resmi yazım standardı haline getirmiştir.
Dil, Toplum ve Anlam Arayışı
Dildeki bu küçük değişimler, aslında toplumun anlam arayışının da bir yansımasıdır. İnsanlar sadece kelimeleri değil, aynı zamanda düşünme biçimlerini de dönüştürür. “Üzre” gibi kelimeler, geçmişin edebi ve kültürel atmosferini taşır. “Üzere” ise bugünün iletişim dünyasında daha pratik ve işlevseldir.
Bu durum, dilin kültürle, toplumsal değişimle ve teknolojik gelişmelerle ne kadar iç içe olduğunu gösterir. Her yeni kelime ya da biçim, geçmişle geleceğin arasında kurulan köprünün bir parçasıdır.
Geleceğin Türkçesi: Daha Basit, Daha Etkili
Gelecekte dilin daha sade, daha evrensel ve daha hızlı bir yapıya evrileceği öngörülüyor. Yapay zekâ destekli çeviri sistemleri, dijital iletişim araçları ve küreselleşme, dillerin birbirine yaklaşmasına neden olacak. Bu süreçte, “üzre” gibi eski biçimler büyük olasılıkla yalnızca tarihi veya edebi bağlamlarda karşımıza çıkacak.
Ancak bu da bizi önemli bir soruya götürüyor:
👉 Dili sadeleştirirken tarihî ve kültürel zenginliğimizi kaybediyor muyuz?
👉 Yoksa bu evrim, düşüncelerimizi daha hızlı ve etkili ifade etmenin doğal bir yolu mu?
Bu sorular, dilin geleceğini şekillendirecek en önemli tartışmalar arasında yer alıyor.
Sonuç: Bir Kelimenin Evrimi, İnsanlığın Hikâyesidir
“Üzre mi üzere mi?” sorusunun cevabı aslında sadece bir imla meselesi değildir. Bu soru, dilin tarihini, insan beyninin işleyişini ve kültürel dönüşümün yönünü anlamamızı sağlayan bir anahtardır. Bugün doğru kullanım “üzere”dir; çünkü dil, tıpkı insanlık gibi daha anlaşılır ve etkili olana doğru evrilir.
Şimdi bir an düşün: Günlük konuşmanda kaç tane “eskimiş” kelimeyi hâlâ kullanıyorsun? Ve bu kelimeler, düşüncelerini nasıl şekillendiriyor?
Belki de dildeki her küçük değişim, insanlığın kendini anlatma biçiminin de değiştiğinin bir işaretidir. Ve bu değişim, geçmişle bağımızı koparmadan geleceğe yürümemizin en doğal yoludur.