İçeriğe geç

Antlaşma ve anlaşma aynı şey mi ?

Antlaşma ve Anlaşma Aynı Şey mi? – Kalpten Kalbe Uzanmış Bir Köprü

Bazı kelimeler vardır ki kulağa birbirine çok benzer ama anlam dünyaları bambaşkadır. “Antlaşma” ve “anlaşma” da işte o kelimelerden. Kağıt üstünde belki sadece birkaç harf fark eder ama hayatın içinde, o fark bazen bir ömrü şekillendirir. Sana bugün bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen kelimelerin anlamı, bir sözlükte değil, iki insanın yaşadıklarında gizlidir.

Başlangıç: İki Zıt Kutupta Aynı Masada

Bir sonbahar sabahıydı. Yapraklar dökülüyor, hava hafif serin, şehir yavaş yavaş uyanıyordu. Ayşe ve Kerem, küçük bir kahve dükkânında karşılıklı oturmuş, sessizliğin içindeki büyük bir meseleyi konuşmaya hazırlanıyordu. Yıllardır birlikteydiler. Birliktelikleri boyunca tartışmalar, fikir ayrılıkları, sessizlikler olmuştu ama ilk defa bu kadar keskin bir yol ayrımına gelmişlerdi.

Kerem, çözüm odaklı ve stratejik bir adamdı. Ona göre her şeyin bir yolu, bir planı ve bir çıkışı vardı. “Sorunları çözmek için anlaşmalar yapılır,” derdi. Ayşe ise daha farklı düşünüyordu. Ona göre ilişkilerde en önemli şey empatiydi. İnsanlar birbirini sadece kelimelerle değil, kalplerle anlamalıydı.

Bir Antlaşmanın Soğukluğu

“Belki de bir sözleşme gibi düşünmeliyiz,” dedi Kerem, elindeki kahveyi yudumlayarak.

“Senin beklentilerini ve benim sınırlarımı netleştiririz. Yazılı olmasa bile, bir antlaşma gibi…”

Ayşe gözlerini kaçırdı. O cümlede bir şey eksikti.

“Kerem,” dedi yavaşça, “antlaşma dediğin şey iki tarafın çıkarlarını korumak için yapılır. Ülkeler arasında, kurumlar arasında olur. Kural koyar, sınır çizer. Ama biz bir savaşta değiliz ki…”

Kerem durdu. Çünkü haklıydı. Antlaşma kelimesi kulağa çok resmi, çok mesafeli geliyordu. İki insanın kalpleri arasına çizilen çizgiler gibi…

Anlaşmanın Sıcaklığı

“Benim istediğim şey farklı,” diye devam etti Ayşe.

“Ben bir anlaşma istiyorum. Yani birbirimizi anlamaya çalışmamız… Benim duygularımı senin verilerinle değil, kalbinle anlaman. Ben de senin mantığını reddetmeden dinlemem. Bu bir belge değil, bir köprü olmalı.”

Kerem ilk kez durup düşündü. Belki de bugüne kadar hep bir “antlaşma” aramıştı: sorunu belirle, çözümü bul, kuralları koy. Ama Ayşe’nin aradığı şey çok daha derindi: bir “anlaşma”… Yani aynı kelimeleri kullanmasalar da birbirlerinin ne demek istediğini hissedebildikleri o görünmez uyum.

Fark Nerede Başlar?

Antlaşma ve anlaşma kulağa benzer gelir ama özünde farklı dünyalara aittir.

Antlaşma, tarafların çıkarlarını korumak için yapılır. Resmidir, yazılıdır, çoğu zaman zorunluluktur. İki ülkenin sınırlarını belirler, bir iş ortaklığının şartlarını çizer.

Anlaşma ise kalptendir. İnsanlar arasında güven üzerine kurulur. İki dostun birbirini anlaması, iki sevgilinin sessizce göz göze gelmesi, bir ailenin ortak bir yol bulmasıdır.

İşte bu yüzden Kerem ve Ayşe’nin masasında sadece bir kelime değil, iki farklı dünya vardı. Ve o masada verdikleri karar sadece ilişkilerini değil, kelimelerin anlamını da değiştirdi.

Sonuç: Kalpler Arasında Köprü Kurmak

O gün, Ayşe ve Kerem birbirlerine söz vermediler. Sözleşme de imzalamadılar. Ama daha değerli bir şey yaptılar: birbirlerini anlamaya çalıştılar.

Kerem, Ayşe’nin duygularını verilerle ölçemeyeceğini; Ayşe de Kerem’in mantığını yok sayarak bir yere varamayacağını anladı. Ve o anda gerçek bir “anlaşma” doğdu.

Belki hayat da böyle bir şeydir. Bazen resmiyet gerekir, bazen bir imza. Ama en derin bağlar, kelimelerle değil, anlaşmakla kurulur. Çünkü antlaşma, dış dünyaya dair bir düzen kurar; anlaşma ise iç dünyalara köprü olur.

Peki Ya Sen?

İlişkilerinde daha çok antlaşmalar mı yapıyorsun, yoksa anlaşmalar mı kuruyorsun? Belki de şimdi durup düşünme zamanı… Çünkü en sağlam bağlar, kalplerin aynı dili konuştuğu yerde başlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet giriş