Güç, Dayanıklılık ve Dönüşüm Üzerine Bir Metafor: Bir Güve Ne Kadar Yaşar?
Bir siyaset bilimci olarak her zaman şu soruyu sormuşumdur: “İktidar ne kadar sürer?” Bu sorunun cevabı, bazen bir güve kadar kısa, bazen bir imparatorluk kadar uzun olabilir. Güveler, sessizce kumaşların arasında yaşar, görünmez bir tahribat yaratır ve sonunda kaybolur. Aynı şekilde, iktidar ilişkileri de çoğu zaman görünmez biçimde toplumsal dokunun içine sızar. “Bir güve ne kadar yaşar?” sorusu, aslında “bir iktidar ne kadar dayanır?” sorusunun da metaforik bir karşılığıdır.
Bir Güvenin Ömrü: Görünmez Güçlerin Anatomisi
Doğal olarak bir güve birkaç haftalık ömre sahiptir. Ancak siyaset bilimi açısından bakıldığında, güve bu dünyada yaşayan her iktidar biçiminin simgesidir. Sessizdir, ama etkisini sürdürür. Küçüktür, ama sistemleri çürütür. Onu fark ettiğimizde ise çoğu zaman çok geçtir.
İktidar da tıpkı bir güve gibi, ilk anda görünmezdir. Kurumların içine yerleşir, ideolojilerle beslenir ve bireylerin zihninde yaşam alanı bulur.
Bir devlette güveler, sadece mobilyalarda değil; yasaların, normların, hatta vatandaşlık anlayışının dokusunda yaşar.
Bir güve ne kadar yaşar? sorusu, böyle bakıldığında şu hale gelir: Bir ideoloji toplumun bilincinde ne kadar yer tutabilir?
İktidarın Biyolojisi: Kurumlar ve Vatandaşlık
Kurumlar, siyaset biliminin “güve direnci” yüksek yapılarıdır. Devlet, bürokrasi, medya ve eğitim sistemi gibi kurumlar, iktidarın sürekliliğini sağlar. Fakat tıpkı elbise dolabındaki bir kumaş gibi, eğer bu kurumlar sürekli yenilenmezse, içten içe çürümeye başlar.
Bir kurumun ömrü, içindeki ideolojik güvelerin faaliyet hızına bağlıdır.
Bu noktada vatandaşlık kavramı devreye girer. Aktif, eleştirel ve demokratik bir vatandaş, siyasal sistemin dokusundaki güveleri fark edebilir.
Pasif ve itaatkâr bir yurttaş ise farkında olmadan o dokunun çürümesine katkı sağlar.
Şöyle sormak gerekir: Bir vatandaş, sistemin kumaşını mı korur, yoksa güvelerin sessizliğine mi hizmet eder?
Erkeklerin Stratejik Gücü, Kadınların Demokratik Dayanıklılığı
Toplumsal cinsiyet perspektifinden bakıldığında, güç ve katılım biçimleri arasında belirgin farklar göze çarpar. Erkekler genellikle siyasal sistemin stratejik, hiyerarşik ve güç odaklı alanlarında konumlanırlar. Onlar için siyaset, bir “oyun alanı”, bir “strateji tahtasıdır.” Kadınlar ise tarih boyunca siyasal gücün periferisinde, ama toplumsal etkileşimin merkezinde yer almışlardır. Onların gücü, demokratik katılım, duygusal dayanışma ve ilişki ağları üzerinden şekillenir.
Bu farklılık, siyasal sistemin yapısal ve ilişkisel dinamikleri arasındaki gerilimi ortaya çıkarır.
Bir erkek lider, gücü korumaya odaklanırken; bir kadın lider, gücü dönüştürmeye çalışır.
Tıpkı bir güve gibi, erkek egemen güç yapıları uzun süre dayanıklı görünür ama zamanla kendi içinde erir. Kadın merkezli demokratik yapılar ise yavaş ama kalıcı bir dönüşüm yaratır.
Peki sizce, siyasal sistemlerin çürümesini hızlandıran “güveler” erkeklerin stratejik hesapları mı, yoksa toplumun kadınsı duyarlılığından uzaklaşması mı?
İdeoloji: Güvelerin Besin Kaynağı
Her iktidar, varlığını sürdürmek için bir ideolojik kumaş dokur. Bu kumaş, semboller, mitler ve değerlerle bezenmiştir. Ancak zamanla bu ideolojik doku, kendi içindeki çelişkilerle yıpranır. Güveler — yani sorgulama eksikliği, dogmatizm ve otoriter alışkanlıklar — bu dokunun liflerini kemirmeye başlar.
Bir toplumun ideolojisi ne kadar kapalıysa, güveler o kadar hızlı ürer.
Eleştirel düşünce, ifade özgürlüğü ve çoğulculuk ise bu güvelere karşı en etkili doğal savunmadır.
Şöyle sormak gerekir: Bir ideoloji ne kadar yaşar? Bir halk, o ideolojiye ne kadar süre göz yumar?
Bir Güvenin Ölümü: Yenilenmenin Zamanı
Doğada bir güve, birkaç haftada ölür. Fakat siyasal sistemlerde “güve” olarak nitelediğimiz yozlaşma, yüzyıllarca sürebilir. Onu öldürmenin tek yolu, yenilenme ve farkındalıktır.
Toplumlar, kendi kumaşlarını onardıkları ölçüde yeniden doğar.
Bir devlet, vatandaşlarının duyarlılığıyla; bir ideoloji, eleştirinin varlığıyla; bir demokrasi ise kadınların ve erkeklerin birlikte dönüşümüyle yaşar.
Sonuç: Güveler mi, Dönüşüm mü?
Bir güve ne kadar yaşar? sorusu, aslında siyasal sistemlerin kendine sorması gereken bir sorudur.
Çünkü her iktidar, bir gün kendi güvesiyle yüzleşir.
Sorulması gereken soru şudur: Toplumsal düzenin kumaşını mı koruyoruz, yoksa çürümesini mi izliyoruz?
Güveler sessizdir, ama etkileri kalıcıdır.
Demokrasi, fark ettiğimizde değil; fark ettiklerimizi dönüştürdüğümüzde yaşar.